25 Eylül 2012 Salı

Yeşilçam'ın Varisi; Kore Dizileri


Uzak doğuya olan ilgim bundan yaklaşık olarak 6-7 sene önce bir anda ortaya çıkmış bir ilgidir. Şimdi tekrar düşündüm de gerçekten nasıl başladı bendeki uzak doğu sevdası anlamış değilim, ama şu an uzak doğu ülkeleri –özellikle Kore ve Japonya - ile ilgili oldukça geniş bir bilgi dağarcığına sahibim.

Yemekleri, insan ilişkileri, gelenekleri gibi birçok konuda yolum bir gün oralara düşerse beni idare edecek bu bilgilere nasıl ulaştım peki? Cevap oldukça basit; dizileri sayesinde. Her ne kadar diziler bir ülkeyi tanımak için yeterli olmasa da size çok şey öğretebiliyorlar. Kore dizilerinin öğrettiklerine geçmektense dikkatleri başka bir noktaya çekmek istiyorum. Kore dizileri ve Yeşilçam filmleri arasındaki benzerlik…







Benim için sıkıcı ya da eğlenceli, onlarca diziden sonra yadsınamayacak kadar açık bir gerçek haline geldi bu durum. Hatta bir ara “Acaba Koreliler eski Türk filmlerini izleyip o yolda ilerlemeye mi karar verdi?” diye bile düşündüm. Gerçekten size bunları düşündürecek benzerliklere sahipler. Sırayla incelememiz gerekirse;

     1.Zengin erkek- fakir kadın aşkı ya da tam tersi durumlar Koreli senaristlerin en sevdiği konulardandır. Malumunuz bizim dizi ve filmlerimizin de yarısından fazlasına konu olmuş bir durumdur zengin-fakir arasındaki aşk. Ve tabi ki bizdeki gibi abartılı bir şekilde işlenir bu konu.

Mesela zenginler mutsuzdur. Zengin aile çocukları ile ilgilenmez. Annenin hayatı alışveriş yapmak, arkadaşlarıyla toplanıp çay içmek, diğer zengin kadınları çekiştirmek ve yardım kuruluşları için kokteyller düzenlemekle, babanınki ise çalışmak, golf oynamak ve viski içmekle geçer. Çocuklar, sevimli ve ne yaparsanız yapın gıkını çıkarmayan bakıcılar tarafından büyütülür. Bu bakıcılar ömürlerini bu çocuklara adar ve asla evlenmezler. Anne ve babalarının göstermediği o sevgiyi de onlar gösterir. Bu şartlarda yetişen çocuğumuz ise insanları önemsemeyen, para harcayıp eğlenmekten başka bir şey düşünmeyen ve mutsuz insanlara dönüşürler. Hayatta düşündükleri tek insan dadılarıdır. Yalnızca onların yanında kendileri gibi olurlar.

Fakirler ise inadına yaparmış gibi aşırı mutludurlar. Paraları yoktur ama kim takar? Anneleri mükemmel ve sadece çocuklarını düşünen kadınlardır. Babaları ise çocukları için gece gündüz çalışır ancak yeterli parayı kazanamazlar ve bu yükün altında ezilirler. Olsun, günün sonunda hepsi gülümseyerek birbirlerine sarılır ve zengin düşmanlarını çatlatırlar adeta.

Hikayenin devamında ise kız ve oğlan bir şekilde karşılaşır. Fakir olan burs alıp zengin olanın okuluna gider, bir trafik kazası ya da bir çarpışma sonucu fakir kızımız zengin oğlanın dikkatini çeker ancak o diğerinin farkında bile olmaz. Fakir kızlar ne kadar yakışıklı olursa olsun kesinlikle ilk karşılaşmada zenginlere karşı bir şey hissetmezler. Nedenini henüz ben de çözemedim, doğuştan gelen bir şey olsa gerek.

Tahmin edeceğiniz gibi oğlan ya da kız artık hangisi zengin tarafsa, fakir olanın kalbini kazanmaya çalışır ama bu o kadar da kolay değildir. Karşı tarafı kendine aşık etmek oldukça uzun ve meşakkatli bir iştir ve bu süre içerisinde zengin olan karakterimiz insan olmayı, mutlu olmayı ve ailenin anlamını öğrenecektir.
İzleyeceğiniz dizilerde %90 ihtimalle böyle bir hikaye ile karşılaşacaksınız, hazırlıklı olun.

      2.Kanser. Evet, Kore dizilerini izlerken orada yaşayanların yarısının kanser olduğunu düşünmüştüm ama daha sonraki araştırmalarımda böyle bir şey olmadığını öğrenip rahatladım. Bizim zamanında ‘ince hastalığa’ takılmamız gibi Koreliler de kansere takılmış durumdalar. Zengin-fakir aşkında tam ikisi de birbirine karşı bir şeyler hissetmeye başlamışken fakir olanın kanser olma ihtimali yaklaşık %50 falandır, bu konuda doktorlardan daha çok garanti verebilirim.

      3.Kaza sonucunda hafıza kaybetme. Bu o kadar sık kullanılan bir şey olmasa da birkaç kez karşılaşmışlığım var. Özellikle tam her şey düzeliyor dediğiniz zamanlarda güm bir araba kazası… hoop bir hafıza kaybı. Her zaman işe yarar. Biraz dram romantik komedilere bile can katar. Hafıza kaybı ise karşı taraf savaşmaktan yorulmuş bir şekilde ülkeyi terk ederken ya da kendini bir köprüden atmadan hemen önce bir şekilde düzeliverir. Sonunda hafıza kaybı olmasa da trafik kazası bol bol sokuşturulur dizilere. İşte bu da bizdeki kaza sonrası kör olma durumunun değişime uğramış halidir.

      4.Aşk üçgenleri… Bu konu hakkında bir şey söylemeye gönlüm el vermiyor aslında. Dünya genelindeki dizilerde eğer aşk varsa bir aşk üçgeni de kesinlikle vardır çünkü. Aynı erkeğe aşık iki yakın kız arkadaş ya da en yakın arkadaşına aşık olan ama söyleyemeyen bir adam/kadın bolca bulunur dizi alemlerinde. Bu aşk üçgenleri gerektiğinde komedi gerektiğinde dram gerektiğinde ise entrika için yeterli birer malzemedirler. Çeşitlilik ve duygu değişimi sağlarlar, iyidir.

     5. Bir kadının erkek kılığına girip ya para kazanmak ya da sevdiği adama yakın olabilmek için kimliğini saklaması. Bu durum genelde bir erkeğin kadın kılığına girmesi ile daha çok işlenir bizde ama hiç olmazsa erkeklere peruk, makyaj, süslü kıyafetler falan bir gerçekçilik katılıyor. Kore dizilerinde ise erkeğe benzemeniz oldukça kolay; saçınızı kısacık kestirin ve göğüslerinizi saklamanın bir yolunu bulun. Tebrikler, kimse bir kadın olduğunuzu anlamayacak. Bunun nedeni köse Koreli erkekler ya da erkeğe benzeyen Koreli kadınlar mı bilemiyorum ama cicili bicili kıyafetleri ve sevimli gülümsemeleri ile etrafta gezinen güzel Koreli kadınların makyajsız erkeğe benzedikleri fikrine de normal bakamıyorum.






          6. Zoraki evlilikler. Bir zamanlar halkımız tarafından da oldukça rağbet görmüş konudur zoraki evlilikler/birliktelikler. Evdeki Yabancı, Zoraki Koca, Aşk Oyunu zamanlarını unutmamışızdır hiçbirimiz. İşte bu dizi konseptinin aynısı Kore’de de oldukça meşhur. Dolandırılma, aile baskısı ya da çeşitli yanlış anlaşılmalar sonucu aynı evde yaşamaya başlayan çiftin yavaş gelişen aşk öyküsü. Romantizm üzerine bir tutam komedi… Ve 10 numara bir dizi daha. Milyon kez de yapılsa izleyecek romantik ruhlu kadınlar bulunur ne de olsa.

       İşte böyle sevgili okur… Buraya yazılacak daha çok benzerlik vardır elbette, ben en çok göze çarpanları aldım sadece. Dikkatlice incelendiğinde tüm dünya sinemasında böle benzerlikler bulabiliriz. Tesadüfler, yanlış anlaşılmalar, aile zoruyla ayrı düşmeler ve birçoğu. Bu benzerlikleri kaldırdığınızda ise ortada dizisini yapabileceğiniz bir konu da kalmıyor zaten. Sonuçta hepimiz her gün dünyayı kurtaran ya da kimliği belirsiz yaratıklarla savaşan insanlar değiliz. Hepimizin hikayesi bir yerde benzeşiyor ne de olsa.

       Son olarak sevgili okur, eğer “Ben klişeleri severim ama sakız gibi de uzamasın konu” diyorsan bir sezonu en fazla 25 bölüm olan Kore dizilerini öneririm. Bir de çekik gözlü, bebek yüzlü Koreli erkekleri ya da çıtı pıtı, süslü ve sevimli Koreli kadınları beğeniyorsanız… Tadından yenmez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder