8 Ocak 2013 Salı

Animelerin Efsanesi; Death Note


Canınız mı sıkılıyor?

Yapacak bir şey bulamıyor musunuz?

İzlediğiniz diziler bitti ve boşluğa mı düştünüz?

O zaman sizi şöyle alalım efendim, çünkü tam size göre bir anime tavsiyem var.



Uzun zamandır animeleridir, mangalarıdır, dizileridir uzak doğulu insanların yaptıklarına karşı garip bir ilgim var. Mesela Kore sinemasını tek geçerim. Dizileri her ne kadar bana hitap etmese de iyi işler çıkarırlar. Ancak anime ve manga dendi mi Japon dostlarımın da üzerine tanımam.

Anime denildiğinde aklına çocuk çizgi filmi gelenleri hemen dışarı alalım ve size bana göre animelerin kralı olan “Death Note”ı anlatmaya başlayayım.

Klişe bir giriş yapıyorum izninizle:

Eğer akıl oyunlarını seviyorsanız Death Note tam size göre.

Konu azıcık fantastiğe kaysa da –ne azıcığı ya ölüm tanrısı falan var- sizi kendine bağlayabilecek bir anime kendisi. Animemiz öbür tarafta canı sıkılan bir Shinigami (ölüm tanrısı) olan Ryuk’un insan dünyasına attığı ölüm defterinin (Death Note) Light adlı bir lise öğrencisi tarafından bulunması ile başlıyor. Ölüm defteri dediğimiz defterin özelliği şu: deftere ismini yazdığınız kişi ölüyor. (Gerçi tek marifeti de bu değil ama şimdi spoiler olmasın söylediklerim.) Light ise bu defteri yeni bir dünya düzeni kurmak için kullanmaya karar veriyor: Yalnızca adaletin hüküm sürdüğü bir dünya…

Tabi ki Light’a “Gel canım, istediğin gibi oyna dünya düzeniyle” demiyorlar. İşte tam bu sırada karşımıza özel dedektif L çıkıyor. Onun işi sandığınızdan daha zor. Önce birden başlayan suçlu ölümlerinin nasıl olduğunu sonra da bunu kimin yaptığını bulması gerekiyor, ancak şahsına münhasır bir insan olan L bir “Sherlock Holmes” edasıyla tüm ipuçlarını bir araya getirip Light’a adım adım yaklaşıyor. Biz de bu noktadan sonra onların zeka oyunlarıyla birbirini alt etmeye çalışmasını izliyoruz.



Şimdi biliyorum aranızda “Çizgi film mi izlicez yeaa” diyenler hala var. İzle canım kardeşim. Dünya üzerinde böyle bir yapıt dururken önyargılarının kurbanı olma. Gözleriniz, zihniniz bayram etsin.

İzledikten sonra “Neden bu kadar geç kalmışım bunu izlemek için” diyenler kervanına katılacağınızı garanti ediyorum.

Death Note yani…