19 Eylül 2012 Çarşamba

İnsan İlişiklikleri


Başlığın saçmalığına bakarsan burada ciddi çıkarımlar yapmayacağımı anlayabilirsin. Aslında bu yazı yenilen büyük bir ‘kazığın’ ardından yazıldığı için öyle güzel düşünceler de içermeyecek.

Malum, konu insanlar olunca o işin içinde mutlaka bir bokluk çıkıyor.

Derinlemesine düşündüğünde arkadaşlık kavramının o kadar bağlayıcı ve önemli olmadığını anlayabilirsin. Arkadaşlığın gereksiz olduğunu savunmuyorum, savunduğum şey ‘arkadaş’ olarak adlandırdığımız bireylerin önemli olmadığı. Arkadaş kazanılması oldukça kolay bir şeydir çünkü. Tek gereken ortak birkaç zevki ve düşünceyi paylaşan iki insanın bir araya gelip bu özelliklerini fark etmeleridir.

Evet sevgili okur, sen de az çok anladın demek istediğimi. Arkadaş bir tür zaman geçirme seçeneğidir. Gülüp eğlenirsiniz, konuşur dertleşirsiniz. Dedikodu yaparsınız birlikte, sinemaya, alışverişe gidersiniz. Önemli meseleleri tartışırsınız. Birlikte zaman geçirirsiniz.

Ama hepsi de zaman geçirmeye değer çıkmaz.

Mesela kötü günlerinde yanında olurlar. Sen sanıyor musun ki seni sevdiğinden teselli etmeye geldi? Yok öyle bir dünya. İnsan karşısındakinin mutsuzluğundan mutlu olan bir canlı. O kıskançlık duygusu öyle keskin bir duygu ki insanlar çevrelerinde kötü duruma düşenlere sevinebiliyorlar. Bakarsan bunu yapmayanımız yok aslında. En iyi niyetlimiz bile sevmediği birinin mutsuz olmasına üzülmeyebiliyor. “Ben asla böyle yapmam” diyenler, üzgünüm, hiç inandırıcı değilsiniz.

Düşüncelerini sonuna kadar dinler ve düşüncelerine değer verirler. Aslında değer verir gibi yaparlar. Çünkü sen kesinlikle ağzından aleyhine kullanılacak bir şeyler kaçırırsın. Bazısı hemen diğerlerine yetiştirir söylediklerini, bazısı ise zamanı gelince kullanmak için bekler. Yani biri boşboğazdır diğeri sinsi. İkisi de birbirinden beterdir.

Yalan söylerler. “Çık, biraz dolaşalım” dersin, işi vardır. İki gün sonra o gün başkalarıyla buluştuğunu öğrenirsin. Bir şeyler yapmak istediğinde hep bir bahane bulur ama başkalarına koşa koşa gider. Bu durumda maalesef sen istenmeyen arkadaşsındır. Düşününce hepimizin bunu yaptığı bir arkadaş bulacaksın. Hah, işte bu durumda o sensin, geçmiş olsun.

Sana güvenmez. Hayatındaki önemli olayları başkalarından öğrenirsin. Gidip sorduğunda ise “Yok bir şey, önemli değil” der. Oysa herkes neler olduğunu duymuştur. Bu durumda kendini suçlamana gerek yok, bu tamamen karşı tarafın angutluğundan kaynaklanır.

Sanırım en kötüsü de bir işin düşünce ortadan kaybolmalarıdır.

Arkadaş kavramı çok ortada bir kavramdır. Ne ‘bir tanıdık’ kadar soğuktur ne de ‘dost’ kadar sıcak. Bir arkadaşı ‘dost’ kategorisine koymadan önce ise uzunca bir süre düşünmek gerek. Bir insan, kendisi de seni dost olarak görüyorsa dost olur.

Diyeceğim o ki sevgili okur, arkadaşla dostu karıştırmamak lazım. Sonuçları oldukça ağır olabiliyor. Eğer sen “Ben ayrım yapmasını bilirim” diyorsan tebrik ederim. Bir ara bize de anlat da katkın olsun.

Hadin, sağlıcaknan…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder