Başlığın
saçmalığına bakarsan burada ciddi çıkarımlar yapmayacağımı anlayabilirsin.
Aslında bu yazı yenilen büyük bir ‘kazığın’ ardından yazıldığı için öyle güzel
düşünceler de içermeyecek.
Malum, konu
insanlar olunca o işin içinde mutlaka bir bokluk çıkıyor.
Derinlemesine
düşündüğünde arkadaşlık kavramının o kadar bağlayıcı ve önemli olmadığını
anlayabilirsin. Arkadaşlığın gereksiz olduğunu savunmuyorum, savunduğum şey
‘arkadaş’ olarak adlandırdığımız bireylerin önemli olmadığı. Arkadaş
kazanılması oldukça kolay bir şeydir çünkü. Tek gereken ortak birkaç zevki ve
düşünceyi paylaşan iki insanın bir araya gelip bu özelliklerini fark
etmeleridir.
Evet
sevgili okur, sen de az çok anladın demek istediğimi. Arkadaş bir tür zaman
geçirme seçeneğidir. Gülüp eğlenirsiniz, konuşur dertleşirsiniz. Dedikodu
yaparsınız birlikte, sinemaya, alışverişe gidersiniz. Önemli meseleleri
tartışırsınız. Birlikte zaman geçirirsiniz.
Ama hepsi
de zaman geçirmeye değer çıkmaz.
Mesela kötü
günlerinde yanında olurlar. Sen sanıyor musun ki seni sevdiğinden teselli
etmeye geldi? Yok öyle bir dünya. İnsan karşısındakinin mutsuzluğundan mutlu
olan bir canlı. O kıskançlık duygusu öyle keskin bir duygu ki insanlar
çevrelerinde kötü duruma düşenlere sevinebiliyorlar. Bakarsan bunu yapmayanımız
yok aslında. En iyi niyetlimiz bile sevmediği birinin mutsuz olmasına
üzülmeyebiliyor. “Ben asla böyle yapmam” diyenler, üzgünüm, hiç inandırıcı
değilsiniz.
Düşüncelerini
sonuna kadar dinler ve düşüncelerine değer verirler. Aslında değer verir gibi
yaparlar. Çünkü sen kesinlikle ağzından aleyhine kullanılacak bir şeyler
kaçırırsın. Bazısı hemen diğerlerine yetiştirir söylediklerini, bazısı ise
zamanı gelince kullanmak için bekler. Yani biri boşboğazdır diğeri sinsi. İkisi
de birbirinden beterdir.
Yalan
söylerler. “Çık, biraz dolaşalım” dersin, işi vardır. İki gün sonra o gün
başkalarıyla buluştuğunu öğrenirsin. Bir şeyler yapmak istediğinde hep bir
bahane bulur ama başkalarına koşa koşa gider. Bu durumda maalesef sen
istenmeyen arkadaşsındır. Düşününce hepimizin bunu yaptığı bir arkadaş
bulacaksın. Hah, işte bu durumda o sensin, geçmiş olsun.
Sana
güvenmez. Hayatındaki önemli olayları başkalarından öğrenirsin. Gidip
sorduğunda ise “Yok bir şey, önemli değil” der. Oysa herkes neler olduğunu
duymuştur. Bu durumda kendini suçlamana gerek yok, bu tamamen karşı tarafın
angutluğundan kaynaklanır.
Sanırım en
kötüsü de bir işin düşünce ortadan kaybolmalarıdır.
Arkadaş
kavramı çok ortada bir kavramdır. Ne ‘bir tanıdık’ kadar soğuktur ne de ‘dost’
kadar sıcak. Bir arkadaşı ‘dost’ kategorisine koymadan önce ise uzunca bir süre
düşünmek gerek. Bir insan, kendisi de seni dost olarak görüyorsa dost olur.
Diyeceğim o
ki sevgili okur, arkadaşla dostu karıştırmamak lazım. Sonuçları oldukça ağır
olabiliyor. Eğer sen “Ben ayrım yapmasını bilirim” diyorsan tebrik ederim. Bir
ara bize de anlat da katkın olsun.
Hadin,
sağlıcaknan…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder