11 Şubat 2013 Pazartesi

"Benim Hırçın Sevgilim" mi acabaa?

Başlamadan önce: Yazı film ile ilgili spoiler içerebilir. İzlememiş olanların bunu düşünerek devam etmesini öneririm.

Bunu yazdığım için çok mutsuzum ama ilk kez çok övülen bir Kore filmini izlediğim için pişmanım. Uzunca bir süredir aklımda olan (birkaç yıl diyelim) ama bir türlü oturup izleyemediğim Benim Hırçın Sevgilim filmini (orjinal adıyla Yeopgijeogin Geunyeo -bunu da kopyalamadım, kendi elcağızlarımla yazdım-) sonunda izledim. Çok sevdiğim Kore filmlerine yakışır bir şekilde yaptım hazırlığımı; patlattım mısırımı, taktım bilgisayarı televizyona, ne olur ne olmaz diye bir kutu mendilimi de hazır ettim. Korelilere güvenim yok çünkü, en eğlenceli işin altından bir dram çıkabiliyor. Neyse efendim, hazırlandım başladım izlemeye.



Part 1 de bahsedecek çok şey yok. Esas oğlanımız ile esas kızımız tanışıyorlar falan. Bu kısım biraz ağır ilerledi doğal olarak. Tabi böyle olması gerekiyor, tanıma, sevme, sevmeme durumları falan var. Var amaaa film başından beri beni içine çekemedi. Bir şeyler eksikti sanki. Ya da fazlaydı. Kızın aşırı tavırları, oğlanın şapşal halleri hikayenin inandırıcılığını bitirdi benim için. Kore sinemasında aşırı oyunculuk Allah'ın emri, onu geçtim ama birkaç gün önce Koreli yağız delikanlıların, geleneklere ve düzene karşı umursamaz hallerini falan izleyince esas oğlanımızın pasifliği gözüme çok battı. Kızımız da tam tersine tam bir delikanlı çıkınca bende kayış koptu tabi. Kızın sağa sola sataşması ve çevredekilerin tek kelime dememesi falan...

"Bu kız bunu burada yapsa ne dayak yer ha. Kız falan demez yapıştırırlar valla ağzına." gibi düşüncelerle savaştım film boyunca. Tabi bizim ülkemizle Kore'yi bir tutmak pek mantıklı değil ama dünyanın neresine olursa olsun, kız erkek demeden o hareketleri yapan birinin dayak yememesi biraz hayal sanki. Eh o kadar adamın içinde illa bir manyağa denk gelirsin bence.



Gelelim Part 2'ye. Burada ilişkinin -ki bana sorarsan ne ilişkisi, hangi ilişki?- gelişmesini izliyoruz. Bizimkiler artık sevgili mi, arkadaş mı, ne oluyorlarsa bu bölümde oluyor. Kızımızın saçma halleri iyice artıyor bu bölümde. Açıkçası bu kısım beni en çok rahatsız eden kısım oldu. Bir kadının erkek arkadaşına bu şekilde davranmasını ve bir erkeğin bunu kabul etmesini aklım almadı. Filmin geri kalanında kızı egoist bir manyak, erkeği ise gurursuz hödüğün teki olarak gördüm. Tabi böyle insanlar var mıdır? Vardır illaki. Ne yazık ki bu aşk benim özeneceğim ya da "Vay be ne aşktı" diyeceğim türde değildi. Doğal olarak ne aşklarından ne de ilişkilerinden pek etkilenmedim. "Etkilenmek zorunda mısın?" diye soranlar olabilir. Evet, zorundayım. Olmasam bu filmi izleyeceğime Facebook'u açıp orada sürüp giden saçma aşk hikayelerini saniye saniye takip edebilirim.

Neyse, Part 2 bitti. Geldik uzatmalara.

Gerçekten bölüm adına yakışır bir bölümdü. Esas oğlanımız hayatını değiştirmeye, bir düzene koymaya çalışır ve hala kızı düşünürken ben de afakanlar geçirdim. Neydi bu adamı böyle etkileyen? Kızın onu aşağılaması mı? Zorla her istediğini yaptırması mı? Aşırı tepkileri ve tavırları mı? Kyun-woo sen tam bir dangozsun!

Sonunda son bölüme geldik. Kızımız göründü. Birbirlerini bulmaya çalışmalar ama bulamamalar falan... Ben tam "Bu film böyle biterse gider senaristi vururum" gibi düşüncelerdeyken malum son geldi. İtiraf edeyim filmin sonu beni çok etkiledi. Hatta öyle bir etkiledi ki filmin geri kalanını bile gözümde silebilirdi. Ha sildi mi, hayır silemedi. Ama olsun, sonunda "İyi ki izlemişim" bile dedim. Eee, o uzun film listesinden bir isim daha silindi.

Hakkındaki yorumların gayet iyi olduğu bu filmi ben çok yerdim, farkındayım. İzninizle hemen 'Zevkler ve Renkler' kalkanının altına giriyorum. Bu filmde beni asıl rahatsız eden şey esas oğlan ve kızımızın ilişkilerinin bir inandırıcılığı olmamasıydı. Film bu ikisinin aşkını konu alınca da doğal olarak filmi sevemedim.

"Bunu arkadaşlarına tavsiye eder misin?" derseniz, hayır etmem. Yine de siz bana aldırmayın, izleyin ve karar verin. Bu film bu kadar övgüyü hak ediyor mu?